Hayatımda yeni bir yola girmiştim. Kendime yeni hedefler belirlemiş ve o hedefler için çalışmalar yapmaya başlamıştım. Fakat durum benim için pek de beklediğim gibi gitmedi. Umudumu kaybetmeye başlıyordum ve sanırım barista veya garson olarak çalışmaya geri dönmek zorunda kalacaktım. Bunu söylememin sebebi iş değil. Yaptığım işi seviyordum. O yolda karşılaştığım karanlık kalpli hain insanlar yüzünden yaşadığım hayattan ve sektörden nefret etmiştim.
Bir akşam oldukça tatlı bir Hanımefendi (o kim olduğunu biliyor) başvurduğum projelerden birisine geri dönüş yaptı. İşin detayları için daha fazla bilgi edinmek istediğimde bana bir dernekte çalışacağımı söyledi. Bu dernek Türkiye ve Engin Akyürek ile ilgiliydi. Tatlı Hanımefendi bana “Engin Akyürek” ismini söylediğinde aklımda canlanan tek şey bir aktör olduğuydu. Proje üzerine anlaşmayı yaptıktan sonra Engin hakkında araştırmalar yapmaya başladım ve öğrendim ki o sadece bir aktör değil, aynı zamanda dünyaca bilinen bir hayırsevermiş. Hayırseverlik üzerine yaptığı çalışmaları öğrendiğimde oldukça etkilendim. Kendi ülkemde bulunmasına rağmen bu Beyefendiden haberim olmaması bana kendimi kör hissettirdi. Fakat öte yandan içim ısındı ve gururlandım.